Web Analytics
Bumblebee | Can Başkent

Can Başkent

BUMBLEBEE

CAN BAŞKENT

0.

Peki "trans" çocuklar ne olacak?

1.

Memleketçek çocuklara çektirdiğimiz eziyetlerin haddi hesabı yok. Uyumayan bebişleri yarınlar yokmuşcasına sallaya sallaya sersem ederek uyutmaktan tutun da, iştahsızlara zorla yemek tıkıştırmaya dek gani gani örnek var hepimizin hafızasında.

Fakat, toplumcak bastırdığımız daha da trajik bir örnek var: Sünnet.

Sünnetin zararları defalarca anlatıldı, sünnetin faydası olduğu düşünülen saçmalıkların çürütülmesi türlü türlü kereler yapıldı, burada tekrara gerek yok [0]. Ancak, haklar ve özgürlükler çerçevesinde sünnet ilginç bir noktada. Çünkü, sünnet olmaktan pişman olan, bundan dolayı anne babasını ya da devleti mahkemeye veren, tazminat isteyen pek yok. Bunun birkaç nedeni var. Birincisi, "tragedy of commons". İkincisi, toplumsal onay ve kabul. Üçüncüsü, milletçek fenni bilgileri tamamen yanlış bilmemiz ve anlamamız.

Birinci nedeni anlatayım. Sünnet olmayı bir marifet ve fayda olarak gören bireylerin, zaman içinde bunu toplumsal bir zarara, sekülerlerin dindar pratiği olumlaması gibi örneğin, devşirmesi ciddi bir sorundur. Zira sünnet, ve hatta et yedirme, çocukları dindar ideolojilere kurban etmeye başladığımız ilk noktalar. Bunun neticesinde, dinin toplumdaki rolü perçinleniyor. Cinsiyetçilik bunu yaparken de aslında ne çocuğa ne de ebeveyne soruyor. Hepimizin, çoğumuzun, bu zulme katlanmasının da tek nedeni, bu zulmü çekenin bir tek kendimiz olmaması ve bunların zararlarını doğrudan ve ivedi bir şekilde görmememiz. Zira, sünnet edilmek istenen, örneğin, sadece kendi çocuğumuz olsaydı, çok açık değil mi, kimse kimsenin çocuğu için böyle bir şeyler düşünemezdi. Avamın trajedisi, çileyi birlikte çekmektir. Fıkrada anlatıldığı gibi, kaynayan kazandan çıkmak isterseniz, bunu engelleyecek bir gardiyana ihtiyaç yoktur, başka bir avam sizi geri çekecektir.

İkinci sebep de bizler için önemli. Aile bağları, dolayısıyla mahalle baskısının bu kadar yoğun olduğu bir toplumda, erkek çocukları sünnet ettirmemek ya da vejeteryan yetiştirmek zor. Ama çok da zor değil. Bu mesele çok irdelendi, tekrarlamayacağım [0].

Üçüncü sebebi de atlamamak gerek. Fen ve tıp bilmiyoruz. Televizyona çıkan şarlatanlara inanıyor, boş boş popüler kitapları okuyup ciddiye alıyoruz. Yahut, tam ters yola girip, yeni-pozitivist olup, nükleer enerjiyi ve genetiği değiştirilmiş şeyleri savunur oluyoruz. Sünnet meselesini de bütüncül bir şekilde değerlendirmeye çalışmıyoruz.

Neticede, çocuklar üzerindeki beden siyasetine yabancılaşıyoruz. Çocukların acılarını umursamıyoruz.

2.

Tüm bunlarla trans çocuklar [sic] arasında ciddi bir paralellik var. Yazıya uzun bir girizgahla başlamamın nedeni bu.

Çünkü şimdiye kadar, en azından medeni memleketlerde, trans çocuklara [sic] reva görülen muamelenin kökenlerinde de aynı parametreler var. Meseleyi toplumsal cinsiyet bozukluğuna indirmek de, ergenliği engelleyen ilaçlarla çocukları kısırlaştırmak da, tıpkı sünnet gibi, toplumsal cinsiyet, biyolojik cinsiyet ve siyasetin, yarım yamalak bilimsellikle birleştiği bir nokta. Risk büyük, riski azaltmanın tek yolu da, daha kapsamlı bilimsel araştırmalar yapılana dek en azından, toplumsal onay.

Bu toplumsal onayın bedeli ağır. Trans olduğunu düşünen çocukların, tıbbi transformasyona girmeden önce psikiyatrik onay alması gerekiyor. Bu da uzun bir süreç. Zira çocuklar bu süreçte ergenliğe girebilirler. Bilhassa, erkek çocuklara göre daha küçük yaşta ergenleşen kız çocukları için bu daha da hızlı işleyen bir süreç. Ergenliğe girince, malum, hormonlar nedeniyle cinsiyet ve eşey karakteristikleri oluşmaya başlıyor. Bu nedenle cinsiyet dönüşümü süreci ergenlik sonrasında daha da zor hale geliyor. Bunun çaresi de, en azından şimdiye dek ve yaygın olarak, ergenliği ilaçlarla durdurmaktı. Bunun bir "yan etkisi" de çocukların kısır kalması. Zira ergenliği durdururken, üreme kabiliyetini de öldürmüş oluyorlardı.

Bunun en büyük riski elbette, trans olmaktan vazgeçen ve pişman olan çocuklarla, yanlış teşhis edilmiş çocuklar. Bu da artık ihmal edilebilir bir yüzde değil [1].

3.

Tüm bu tartışmanın altındaki düşünsel öz "kendi kendini teşhis". Zira, trans çocukları [sic] test edecek, acılarla ve ameliyatlarla dolu sürece onları itmeden önce, trans halini olumlayacak herkesin uzlaştığı bir protokol yok. Bir çocuğun trans olduğunu anlamanın ilk yolu çocuğun beyanı. Bu da çocukların kendi kendilerini teşhis etmesi demek. Psikiyatrik ve tıbbi süreç bunun olumlamasını yaparken, asıl sorumluluğu ve yükü de çocuğa ve ailesine yıkıyor.

Sürecin bu şekilde şekillenmesinin ardında aktivist doktorlar var [2]. Aktivizmin sanırım en riskli ve hatta tehlikeli olduğu alanlardan biri tıp. Aktivist doktorlar, örneğin, çocuklara karşı cinsin hormonlarını vererek dönüşümü başlatma hakkının pratisyen doktorlara, tıp hizmetinin en alt seviyesindeki, uzman olmayan doktorlara dahi verilmesini istiyorlar. Tıp örgütlerinde seslerini çıkararak, çocukların dönüşümünün kolaylaştırılmasını istiyorlar.

Bu risk de elbette büyük bir bedelle geliyor. Küçücük çocuklar, belki sosyal medyanın falan etkisiyle, trans olmak isteyince, süreç bir anda çığrından çıkıyor. Sadece çocuklar için değil, onların aileleri ve siyasetçiler için de içinden çıkması çok zor bir sorun bu [3].

Ta Descartes'ten beri süren bir tartışma bu — bilinç ile beden arasındaki bağ. Descartes'ın çözemediğini çocuklardan beklemek de pek gerçekçi değil.

4.

Meselenin tadı kaçtı, farkındayım. Araştırmacılar, yazarlar ve aktivistler keskin çizgilerle birbirlerinden ayrılıyor artık. Tıbbi ve fenni meselelere bile aktivist gruplar karar vermeye çalışıyor. Bu, benim için Pisagor Teoremine aktivistlerin karar vermesi kadar garip.

Öte yandan çocukların çektikleri zulüm devam ediyor. Biraz büyüyüp trans sürecine başlamaya sabredemeyen, acele eden çocuklar acı çekiyor, hatta eğer istediklerini alamazlarsa kendi canlarına kıyıyorlar. Bazı çocuklar da ilerleyen yaşlarda pişman oluyor.

Daha da önemlisi, kapitalist tıbbının, Amerikan usulü sol-düşmanı liberal siyasetin tıbbi paradigmayı nasıl belirlediğini, bu manüplasyonun trans siyaset üzerindeki izdüşümünü hala yetirince araştırmıyoruz. Unutulmamalıdır ki tıp tarihi de hatalarla dolu aslında: sigaranın faydalarını anlatan, protein kaynağı olarak sadece hayvan ölüsünü gören bir tıp tarihi var önümüzde. Tıpkı hayvan cinayetlerini arttıran tıp gibi, karşımızda çocuk zulmüne alet olan bir tıp var artık.

5.

Farkındayım, trans olmak, toplumsal cinsiyetin her şeyinde olduğu gibi, akışkan, geniş bir spektrumu kapsayan bir şey. Trans siyasetin tıp ve çocuk haklarındaki yansımasını irdelemek de, söylemeye ne hacet aslında, LGBT karşıtı olmak demek değil. Doğruyu bulmanın yolu da tartışmaktan, korkmadan konuşmaktan geçiyor yine.

Netice itibariyle, çocukların sünnetine karşıysak, çocuk transformasyonlarına da karşı olacağız. Çünkü robot değiliz hiçbirimiz, hele hele Bumblebee hiç değil.

Notlar

0. Kaan Göktaş, #direnpipi, Propaganda Yayınları, 2014. https://www.propagandayayinlari.net/direnpipi.html

1. Guardian yazmış: "‘An explosion’: what is behind the rise in girls questioning their gender identity?", https://www.theguardian.com/society/2022/nov/24/an-explosion-what-is-behind-the-rise-in-girls-questioning-their-gender-identity

2. Economist yazmış: "New standards of transgender health care raise eyebrows", https://www.economist.com/united-states/2022/09/22/new-standards-of-transgender-health-care-raise-eyebrows

3. Abigail Shrier, "Irreversible Damage", Regnery Publishing. Shrier, muhafazakar bir yazar, ancak sunduğu deliller etkileyici.

Kullandığımız tek çerez, anonim ziyaretçi istatistikleri içindir. Bu site hiçbir kişisel veri toplamamaktadır.

The only cookie we use is for visitor analytics. We do not collect any personal information at all.