Web Analytics
Taçlı Kral | Can Başkent

Can Başkent

TAÇLI KRAL

CAN BAŞKENT

0.

Doğruya doğru, jeton geç düştü bende yine. İki buçuk sene oldu kovid-19 hayatımıza gireli, ben ancak şimdilerde oturup düşünebildim: siyasetle fennin iç içe girdiği kurallarla örülü bu yeni hayata karşı özgürlükçü siyasetin sözü ne olmalıdır?

Mesele derin. Adım adım ilerleyelim.

1.

Mart 2020’de ilan edilen pandemi bende çeşitli nedenlerle paniğe yol açtı. 2020 Nisanında bir meslektaşımı kaybettim. Sonrasında da başka başka birçok meslektaşım ağır hasta oldu, evde ölü bulundu ya da hastenede ölümle savaştı. Yaşlı aileme dair endişelerim arttı, kendime dair endişelerim arttı.

Devletlerin bu panikle baş etme ya da edememe yöntemlerini anlamak kolay. Liberal kapitalizmin iktisadi kafasıyla pandemiyi idare edemeyecekleri derhal kendini açık etti. Çünkü bunun bedelinin ağır olacağı hemen kendini gösterdi: ihtiyarlar, hastalar ölsün, kalan sağlar bizimdir diyebilmek, ne kadar kapitalist olsalar da hiçbir iktidarın harcı değildi — hele hele yüksek yaşlı nüfusa sahip gelişmiş ülkelerde.

Bu nedenle ivedi olarak iktisadi bürokrasi yerini tıbbi bürokrasiye bıraktı. Merkez bankası başkanlarını falan değil artık hükümetlerin sağlık danışmanlarını, koca koca profesörleri, takip ediyorduk. Çünkü, madem bir enfeksiyonla karşı karşıyaydık, işi enfeksiyon profesörlerine bırakmalıydık. Aynı profesörden, ekonomi, popülasyon dinamiği, psikoloji şu bu bilmesini de bekliyorduk. Bunun neticesinde kurallara boğulduk. Sosyal mesafe gibi saçma sapan terimler ürettik.

Pandeminin yarattığı kurallar silsilesi özgürlükçü siyasetin tolere edeceği türden değil. Zira özgürlükçü siyaset sadece koordinasyon kurallarını kabul eder. Koordinasyon kuralı dediğim de trafik ışığı gibi bir şey. Trafik ışıkları, örneğin, tahakküm yaratan bir kural değildir — zira herkesin sırası gelecektir. Trafik ışıkları trafiğin akışını “koordine” eder, her iki taraf için de fayda yaratır. Trafik ışıklarına uymak rasyonel bir karardır ve en nihayetinde trafik ışıkları, basit de olsa, teknolojiye dayanır. Eğer ışıkların zamanlama ayarı bozulsa, trafik kazası oluşur. Bu kurallar özgürlükçü siyasetin itiraz etmeyeceği türden kurallardır zira sadece denkler arasında iletişim sağlar.

2.

Haliyle sorumuz açık. Kovid-19 kurallarını özgürlükçü siyaset nasıl değerlendirmelidir?

Bu sorunun riskleri de malum. Liberteryan saçmalıklara, aşırı sağ polemiklere ve irrasyonel komplo “teorilerine” boğulabiliriz. Krizi fırsata çeviren devletlerin, Klein’ın “Felaket Ekonomisi”ni anımsayalım, aşırı sağ retoriklerin çarkına su taşıdığı da aşikar. O zaman soruyu netleştirmek şart. Pandemiyle mücadele ederken, çözüme sadece koordinasyon kurallarıyla, kovid-19 trafik ışıklarıyla, ulaşabilir miyiz?

İyimserseniz eğer koordinasyon, küresel ve kitlesel paniğin çözümü için en başat gereçtir. Mikrobun nerelerde nasıl bulaştığını tespit etmek, bunu açık bilgi kanallarıyla kirletmeden yaymak, mikrop bulaştırmadan yaşamak için gerekli teknolojiyi açık ve şeffaf hale getirmek gibi türlü türlü yöntem düşünülebilir. Ama detaylarda boğulmayalım [1]. Devletler ve tıpçı bürokratları bu potansiyeli düzgün kullanamadılar. Takip uygulamaları, HES uygulamaları gibi, kim bilir belki iyi niyetli şeyler hedeflenen başarının yüzde birine bile ulaşamadı. Paniği teknolojiyle savurabilecekken, beceremedik, hatta aksine, teknoloji komplo teorilerini besler oldu. Verilerin anonimleştirileceğine, güvenli olacağına dair kimsenin içine su serpilmedi. Keza Türkiye gibi kimi ülkelerde veriler dürüstçe de açıklanmadı. Veriler kirlenince, teknolojik uygulamalar istendiği gibi çalışmayınca insanlar komplo teorilerine daha da inanır oldu.

Bununla beraber paniğin yarattığı ihtiyacı dolduran teknoloji, eğri oturup doğru konuşalım, kapitalist teknolojiydi. Eh, malum, kapitalist teknoloji de veri tüccarıdır. Denklem işte burada netleşiyor: Teknolojiyi kullanmak için veriyi (vaka ve ölüm sayıları verilerini düşünün mesela) kirletmeden oluşturabilmek tıbbi nedenlerle ayrı bir sorun [2]. Bu veriyi teknoloji firmalarının modellemelerinde kullanmak başka bir sorun — zira toplumun, hatta dünyanın, verisini ileride ne için kullanacağını bilmediğimiz bir firmaya vermek adil bir seçim değil. Neticede, tıbbi kurallar, teknolojik veriye, teknolojik veri de nasıl kullanıldığını bilmediğimiz modellere dönüştü. İşin tuhafı, öngörü kabiliyeti yüksek olması gereken modeller hiçbir dalgayı öngöremedi, tahmin edemedi. Modeller posthoctu.

Uygulama geliştirmeye meraklı zevat da boş durmadı. Kuralları ve yöntemleri karmaşıklaştırmaya devam etti. Pozitif teşhis konunca gerçekleşmesi beklenen hadiseleri düşünün. Cep telefonunuzda takip uygulamasının bluetooth kullanarak çevrenizdekileri uyarması, en azından kağıt üstünde hoş bir fikirdi. Ancak bundan da verimli bir sonuç alınamadı ve neticede eksik ve hatalı veriyle çalışan, insanların artık ciddiye bile almadığı bir kurallar ve yöntemler silsilesi yaratıldı. Koordinasyon kuralı oluşturmak için yola çıkan devlet, yine ve yeniden, hiyerarşik kurallar oluşturdu. Zira kuralların gerekçeleri, temiz ve güvenilir veriye değil, bu verilere uyma zorunluluğuna dayanıyordu. Sokakta yalnız ve birbirinden uzakta dolaşanlar yok yere tutuklandı, ama hiyerarşinin başındaki kimi şaklabanların kural ihlallerinin bedelini ödemeleri (Boris Johnson’ın pandemi esnasındaki skandal partilerini düşünün) aylar, hatta yıllar aldı.

İğneyi kendimize de batırmak şart. Anlata anlata bitiremediğimiz, ballandıra ballandıra yazıp çizdiğimiz öz-örgütlenmeler, yatay organizasyonlar ve otkökü (grass-root) örgütler pandemide neredeyse hiç varlık gösteremedi. Elbette hemen akla kırılgan insanların market alışverişini yapıp kapılarına getirenler, yalnız yaşayanlara psikolojik destek için kimi gönüllü projelerin oluşturulması geliyor. Şapka çıkarılası bu örgütlenmeler, krizi fırsat bilip topluma yatay bir şekilde yayılamadı. Keza, koordinasyon kuralları teşkil ederek, kriz esnasında toplumun yeniden sosyo-ekonomik organizesi için mücadele eden bir örgütlenme hiç oluşmadı.

Şüphesiz panikleyen insan saçmalar, irrasyonelce hareket eder. Bu aslında kabül etmemiz gereken, hatta yer yer rasyonel bir tepkidir. Paniği yaratan zorluktan kurtulabilmek için irrasyonel, yüksek riskli ya da ani kararlar vermemiz gerekebilir. Yangından kurtulmak için beşinci kattan aşağı atlamanız gerekebilir. Çünkü belki tek şans budur ve delice bir ruh haliyle aşağı atlamak gerekebilir.

İnsanların ve devletlerin saçmalaması da bu açıdan şaşırtıcı değil. Ancak, benim bildiğim, üç büyük mikrop dalgasına rağmen, hala panik içinde olmak, küresel beladan kurtulabilmek için koordinasyon yaratamamak, işte bu panikle açıklanacak bir şey değil. Zira kriz sadece kapitalizm için değil, bizler için de bir fırsattı.

3.

Benim koordinasyon kuralları dediğim şey aslında, asırlardır var olan bir kavram. Eskiye, ta Kant’a kadar gidebiliriz bunun için. Analitik — sentetik ayrımı, siyasi zeminde izin verebileceğimiz kuralları irdelememiz için önemli bir kriter. Pandemi de bu egzersiz için zorunlu bir mecra, ihmal edilemez bir aciliyet teşkil etti. Aynı zamanda, aciliyet halinde, özgürlükçü siyasetin gücü gönüllü bir şekilde iktidara teslim etmesinin de, belki panik halinin başka bir emaresi bu, utanılası bir vakasıydı pandemi.

Kant sabah yürüyüşlerine kurulmuş bir saat gibi aynı saatte ve dakikada çıkarmış. Komşuları saatlerini ona göre ayarlarmış. Şüphesiz Kant’ın iktidarına pandeminin oluşmasına fırsat bile verilmezdi — zira bunun bedeli, haşa, Kant’ın sabah yürüyüşlerini aksatması bile olabilirdi. Ancak, zaten bu da Kantçı iktidarın gerçeklikten ne kadar uzak olduğunun başka bir kanıtı.

Özgürlükçü siyasetin bundan öğrenecek çok şeyi var. Çünkü aksi takdirde, ütopyalarımız Kant’ın ritmine esir olacak.

Notlar

1. Teknolojinin açık kodlu ve ücretsiz olmasının zorunluluğuna dair ilk komik anekdot, Zoom firmasına dairdi. Zoom, kimsenin duymadığı ama pandemide birden popülerleşen bir bilgisayar uygulaması. Pandemide şahlanınca, halka açık hisselerini almak için kitleler piyasalara akın etmişler. Ancak bu insanların çoğu, acele ya da bilgisizlikten, yanlış Zoom firmasının, Çin kökenli bir cep telefonu parçaları üreticisinin, hisslerinin fırlamasına neden olmuştu. https://fortune.com/2020/03/26/zoom-stock-halt-zm-ticker/

2. Meraklısı takip etmiştir. Hemen her ülkenin kovid-19’a dair vefatları sayma şekli farklıydı. Örneğin, Birleşik Krallık’ın yöntemini komik bulmuşumdur: Birleşik Krallık’ta kovid-19 teşhisi konan bir kişi 4 hafta içinde, her ne nedenle ölürse ölsün, kovid-19’dan öldü sayılıyordu. Örneğin, kovid-19 teşhisinden bir hafta sonra trafik kazasında ölen biri de kovid-19 vefat istatistiklerine dahil ediliyordu. Şüphesiz bu yöntem rakamların şişirilmesine neden oluyor, veriyi kirletiyordu.

Kullandığımız tek çerez, anonim ziyaretçi istatistikleri içindir. Bu site hiçbir kişisel veri toplamamaktadır.

The only cookie we use is for visitor analytics. We do not collect any personal information at all.